Bornova Bornova kötü bir filmdi çünkü kötü çekilmişti. Her ne kadar belki de bugüne kadar hiç eğilinmemiş bir konuya eğilse de senaryo kötü işlenmiş, arabeske kaçmış, üstüne bir de kötü bir kurgu ve sinematografi eklenince ortaya kötü bir film çıkmış. Ama gelin görün ki saygıdeğer jürimiz, bunların hepsini görmezden gelip ve muhtemelen kendi aralarında ''aa bornova bornova çok güzeldi valla. en iyi filmi ona verelim. kurgu mu? kurgu ne lan? ver onu da bornova bornova'ya diyerek onu da bornova bornova'ya verdi gitti.'' Damla Sönmez başka doğru düzgün yardımcı kadın oyuncu olmadığı, tek olduğu için ödülü aldı. Öner Erkan ise her ne kadar oldukça beğendiğim bir oyuncu olmasına rağmen ödülü haketmedi. Sermet Yeşil'in Kosmos'taki oyunculuğunun adı bile geçmedi.
Öte yandan mutluyum. Hatta oldukça mutluyum. Türk sinemasından hep uzak durdum, kendini soyutladım resmen. Fakat ulusal uzun metrajda yarışan 16 film bana gösterdi ki Türk sinemasında inanılmaz bir sıçrama ve gelişme var. Her şeyden önce Türk sinemasının bana göre geçmiş yıllardaki en büyük eksiği olan, hep geride kalmasının en önemli nedeni olan yönetmenlerin yönetmen olduklarını anlamamaları ve farklıyı aramamaları gibi sorunlar ortadan kalkmış. Farklı yönetmenler, farklı zekalarını filmlerinde apaçık bir şekilde ortaya koyar olmuş. Bir şeyler düşünülüyor. Son söz yönetmende bitiyor. Bu iyi bir şey. Ben de eğer böyle devam ederse Türk sinemasının bir 10 yıl içerisinde çok güzel yerlerde olacağını düşünenlerdenim sanırım.
Her filminde yepyeni şeyler deneyen apayrı bir adam Reha Erdem bu 'yeni'cilerin belki de en önemlisi. Zeki Demirkubuz tekdüzeliğini Kıskanmak gibi nefis bir filmle bozmuş. Onur Ünlü şu anda gözümde 'en fantastik' Türk yönetmendir. Seyirciyi hiç umursamamasına, kurgu hilelerine, filmlerindeki şairane ama arabeske kaçmayan havaya ve en önemlisi deliliğine hayranım. Yine güzel ve farklı bir şeyler yapmaya çalışan, Ümit ünal ve onların arkasından gelen diğer genç yönetmenler... Belki de onlar beni en çok mutlu edenlerdi. Özellikle 40'la büyük beğenimi toplayan ilk filminden tarzını ortaya koyan pek büyük gelecek vaat eden Emre Şahin, Kara Köpekler Havlarken'le Mehmet Bahadır Er, her gün İstiklal Caddesi'nde yürürken afişinin önünden onlarca kez geçtiğim bir kere bile girip izlemeyi aklıma getirmediğim için beni utandıran yerin dibine sokan, izlediğim en samimi en güzel Türk filmlerinden biri olan Usta'yla Bahadır Karataş çok güzel işler yapacak gibi gözüküyor. Umarım yapımcılar yönetmenleri daha da özgür bırakır biz de hoplaya zıplaya çıkarız izlediğimiz Türk filmlerinden.