24 Şubat 2009 Salı

Amy Adams


Ben de onu Doubt sayesinde tanıyanlardanım.. Catch me if you can'in de kadrosunda gözüküyo ama hatırlayamadım ben kendisini. Doubt'taki oyunculuğuna diyecek söz yok zaten ama illa bir şey dememi isterseniz Penelope Cruz'dan çok daha iyi.. Hem daha da güzel ehemehe şeklindeki, gayet zorlamayla çıkmış gudik bir yorumla yetinirim.

81. Oscar Ödül Töreni'nin en alımlı, en güzel, en sempatik bireyiydi kendisi. Hele Whoopi Goldberg'i dinlerkenki bir ifadesi vardır ki aman tanrım ben öyle güzellik görmedim (aslında gördüm ama ne kadar güzel olduğunu anlatabilmek için böyle dedim. anlayın siz de).. Yere göğe sığdıramıyorum kendisini. O kadar doğal, o kadar şirin bir kızımız ki umarım hakettiği yere gelir, benim gibi kadın oyuncu sevemeyen bireylere ağzının payını verir, apıştırıp bırakır (apıştırmak.. saçmalıyorum).

12 Şubat 2009 Perşembe

81. Oscar Ödülleri


Herkes oscar tahmini yapar da ben geri kalır mıyım hiç? Kalmam..

Her ne kadar Oscar ödülleri beni pek çok kez hayal kırıklığına uğratmış, defalarca ''artık Oscar benim için bitmiştir, daha da güvenmem Oscar'a'' dedirtmiş olsa da tahmin yapmadan Oscar kazanan filmleri izlemeden duramıyorum efendim. Evet işte 81. oscar ödülleri hakkında naçizane fikirlerim:



-En iyi film: Bizleri ters köşeye yatırmayı artık bir alışkanlık haline getirmiş olan sevgili Oscar'ın artık bu alışkanlığından vazgeçeceğini ve The Curious Case Of Benjamin Button gibi bir şahesere en iyi film ödülünü vereceğini düşünüyorum. He bi artislik yapıp, bakın biz pahalı yapıma değil 'film'e önem veriyoruz diyerek Slumdog Millionaire'i seçerse hiç şaşırmam. Olması gerekenin ne olduğuna karar veremiyorum zira Slumdog Millionaire'i henüz izleyemedim. İf'te göreceğiz inşallah. Güçsüz bir senaryoya sahip olan Frost/Nixon'ın, zaman zaman insanı sıkan Milk'in, dönem filmlerinden pek hoşlanılmamasından dolayı (Oscar beyden bahsediyorum) Kate Winslet'ın olağanüstü oyunculuğunun bile kurtaramadığı The Reader'ın ise hiç şansı olmadığını düşünüyorum. Kanımca Frost/Nixon yerine The Wrestler aday olmalıydı En iyi film dalı'nda.

-En iyi erkek oyuncu: Dünyada benim için 'tek' olan Brad Pitt'i belki de ilk defa yerden yere vurmaya hazırım, evet. Açıkçası Brad Pitt'in oyunculuğunu çok beğenmedim.. Ya da yakıştıramadım heralde, bilmiyorum. Çok olağanüstü bir performans değildi Benjamin Button performansı. Olması gerektiği gibiydi. Tamam, rol çok zordu, ondan başka bu rolu kaldırabilecek oyuncu sayısı 3-5'tir. ama o rolu kaldırmakla kalmamalı yükseltmeliydi. Eğer Brad Pitt'e giderse ödül, hem ilk oscarını kazandığı, hakettiğini aldığı için çok sevinirim hem de oscarı bu filmdeki performansıyla kazandığı için üzülürüm açıkçası.. Eskiden olsa The Wrester'daki harika performansıyla Mickey Rourke'un kazanmasını isterdim ama o botokslu garip suratına baktıkça oynadığı role konsantre olamıyorum. He bence hayatının oyunculuğunu oynamış o ayrı.. Belki de geri döndüm ulen! demek istedi. Tahminin Sean Penn yönünde. Eşcinsel rolu kolay bir roldur ve Sean Penn de bu fırsatı iyi kullanmış ve I am Sam'deki bir zeka geriliği olan bir baba rolunden çok daha iyisini oynamış. Oscar'ın da ona The mystic River'dan sonra ikinci ödülünü vereceğini düşünüyorum.

-En iyi Kadın oyuncu: Kate Winslet!!! Meryl Streep'i bile alteder..

-En iyi Yardımcı Kadın oyuncu: Aslında hiçbirisi.. Marissa Tomei'nın bile aday olduğu bir kategoriden ne beklenir ki.. İspanyol ve Latin kültürü hayranı amerikanların gözbebeği Penelope Cruz alır ödülü götürür Madrid'e.

-En iyi Yardımcı Erkek oyuncu: Yanarım, 'öldü ya ayıp olmasın diye verdiler' denilecek, o harika performansı görmezden gelinecek ona yanarım.. Evet Heath Ledger.

-En iyi yönetmen: David Fincher gibi bir yönetmen ilk defa aday oluyo Oscar'a. Bak yine sinirlendim. Tabi ki de gönlümden geçen David Fincher. Karşısında kim olsa tanımam ama Oscar'ın yine oscarlığnı yapacağını ve ödülü trainspotting'ten sonra yerinde sayan ve yıllardır aradığı çıkışı çok şükür yakalayabilen Danny Boyle'a vereceğini düşünüyorum. Ödül canavarı Ron Howard ise avucunu yalar bu sene.

-En iyi uyarlama senaryo: Gönlümden geçen yine The Curious Case Of Benjamin Button tabi ki ve Oscar'ın da benimle hemfikir olacağını düşünüyorum. Yani... Umarım.. Di mi Oscar? ... Oscar?

-En iyi Orijinal Senaryo: Aday filmler içindeki Happy Go Lucky ve Frozen River'î izlemedim. Ama İn Bruges'den iyi olacaklarını sanmıyorum. İn Bruges alsın, almalı, alacak.

-Yabancı Dilde En iyi film: Son yıllarda büyük bir çıkış yakalayan İsrail sineması aradığını bulur ve A Scanner Darkly tadındaki Waltz With Bashir'le oscar'ı alır gider Tel-Aviv'e.

-En iyi Animasyon: Wall-E'ye verilmezse isyan çıkar.

-En iyi sanat yönetmeni: The Curious Case of Benjamin Button der deli gönül.. ama orda bi Oscar'ın umursamayıp en iyi film kategorisine dahil etmediği The Dark Knight var. Belki 'ulan adamlara çok yüklendik ayıp olmasın verin sanatı gitsin' denilip bu ödül The dark Knight'a gidebilir.

-En iyi sinematografi: The dark Knight. Eminim Oscar da benimle aynı fikirde. Christopher Nolan'ın favori görüntü yönetmeni Wally Pfister 3. sıçrayışında kapacak ödülü. Kapmalı.

-En iyi Ses Miksajı: Ben bunu da The Dark Knight'ın alacağını düşünüyorum. Yani kısacası The Dark Knight aday olduğu her kategoride çok güçlü. Sol kulvardan gelen Wanted'ın da bir süpriz yapabileceğini düşünüyorum ama sadece düşünüyorum...

-En iyi ses kurgusu: The Dark knight.

-En iyi Orijinal Müzik: Adaylar pek güzel yahu. Hepimizin Mumbai Theme'den tanıdığımız a.r rahman Slumdog Millionaire soundtrackiyle karşımıza çıktı ki hollywood'un hindistan açılımı kapsamında ödülün kendisine gideceğini düşünüyorum. Eeöö.. ben sanırım yine the curious case of benjamin button diyeceğim.. Ayrıca Wall-E'nin sırf thomas newman hatrına aday olduğunu düşünüyorum. Zira Thomas Newman beye ayıp etmek istemem ama müzikleri üye olacak kadar güzel değildi açıkçası.

-En iyi orijinal şarkı: A.r Rahman'inkilerden biri işte..

-En iyi kostum: The curious case of Benj... tamam tamam sustum. Ama Avustralya'yı da es geçmemek lazım.

-En iyi makyaj: Eh bu da wall-e'nin en iyi animasyon kategorisindeki galibiyeti kadar kesin sanırım..


Yani kısacası, The Curious Case Of Benjamin Button (gönüllerin en birincisi) ve Slumdog Millionaire çekişmesine sahne olacak ve umarız ki Benjamin Button galip çıkacaktır.




Ayrıca şunu söylemeden de rahat edemiycem: Oscar! Oscar gel oğlum!
oh!..
esen kalınız..

6 Şubat 2009 Cuma

Midlake - Head Home


Sözlerine bakılarak çok basit bir şarkı olduğu düşünebilir. Hatta küfür de edilebilir bana 'Ulen sözleri böyle olan bi şarkı sevilir mi?' diye.. Fakat inanın sözleri kadar basit bir şarkı değil head home.
Aslında şarkılara nitelik yüklemeyi pek sevmem. İntihar ederken dinlenecek şarkıdır, telefon melodisi yapılmalıdır sevgili ararken çalmalıdır, sevişirken çalmalıdır, tuvaletinizi yaparken çalmalıdır ya da ölümüme sebep olacak bu şarkı, içimi ısıtan beni bir hoş eden şarkı, bunu söyleyene kız olsam verirdim gibi tanımlamalar yapmam yapanı da sevmem zaten.

Ama bu şarkıdan sonra yaptım galiba. En azından kenarından geçtim. Yahu bir şarkı her dinleyişte mi mutlu eder bi insanı, yüzüne gereksiz ve aptal bir gülümseme koyar, bulutların üstüne götürür, apayrı duygular yaşatır. Nasıl anlatsam bilemedim.. Yıl oldu ilk dinleyeli. Sıkılmadım. Moralim bozuk olduğunda açar dinlerim, bir oh çekerim.. Bünyeye yüksek dozda verildiğinde bile yan etkisi yok. Tavsiye edilir.

Ayrıca bu şarkıyı dinledikten sonra Paul Auster'ın Leviathan'ını okumak isteyebilirsiniz. Demedi demeyin..

1 Şubat 2009 Pazar

Elling


Modern İskandinav sinemasının çok da parlak bir geçmişi yoktur (ingmar bergman reformunu bir kenara bırakırsak tabi..). Filmlerinin karakteristik özellikleri genellikle depresif olmasıdır. Sonbaharın, devamlı soğuğun hüznünü taşır üstünde..

Ama Elling farklı.. Oldukça doğal, yüzde tebessum bırakan, kulak memesi kıvamında bir film Elling. İskandinav sinemasına meydan okuyan, oyunculuğuyla ve filmin yönetmeni Peter Næss harika yönetmenliğiyle aklımıza kazınmıştır. Hollywood'un eline düşse saatlerce anlatılabilicek, uzatıldıkça uzatılıcak bir senaryoya sahipken 80 dakikada anlatılmış az ama öz bir film yapmıştır Peter Næss.

Akıl dağıtmak, dünyadan uzaklaşıp saf bir hayata dalmak isteniyorsa eğer Elling'in izlenmesi gerekir..

Not: Evet itiraf ediyorum filmin yönetmeninin isminde N'den sonra gelen o harfi imdb'den çaldım.