29 Temmuz 2009 Çarşamba

Patrick Wolf - The Bachelor

Her şey 1-2 hafta önce oldu. O zamana, yani ben damaris'i dinleyene ve akabinde 'heyeöheay' diyerek bir heyecanla Patrick Wolf'un yeni albumu the bachelor'ı edinene kadar kimse bana patrick Wolf'un wind in the wires'tan daha güzel bir şarkı ve album yapabileğine ikna edemezdi. Açıkçası Patrick Wolf'un o kadar üretken olacağını düşünmemiş ve sanırım onu 1-2 albumluk ama güzel adam olarak düşünüyodum. Ama efendim bu album gerçekten çok güzel. 6 yılda yaptığı 4 albumun hepsini dinlemiş biri olarak söylüyorum ki kesinlikle Patrick Wolf'un en bi güzel albumudur. 'Yahu bu adam daha 26 yaşına kadar bu kadar güzel işler yaptıysa sonra neler yapar?' diye aklımdan geçirmiyor ve heyecanlanmıyor değilim doğrusu..

Bir de kendini aşıyor ki sormayın. Diğer albumler The Bachelor'a göre oldukça melankolik kalıyor, hareketli şarkı sayısı çok daha fazla. (Özellikle hard times'ta kalkıp oynamak isterseniz korkmayın, bana da oldu. ellerinizle masaya tutunun ve 3 dakika 33 saniye bekleyin. sonra şarkı bitiyo zaten.) Pek güzel.. Patrick Wolf'un yaptığı yapabileceği en iyi album budur. Bu albumden daha iyisini yapabileceği konusunda kimsenin beni ikna edebileceğini sanmıyorum (deja vu!? öeah.!)

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Danny


''I wasn't trying to wreck Candy's life. I was trying to make mine better.''
Danny 'the Daredevil'.

24 Temmuz 2009 Cuma

Candy


''Once upon a time, there was candy and dan. It was just the two of them. Everything was gold. He was handsome and a very good criminal. We lived on sunlight and chocolate bars. He would climb balconies, climb everywhere, do anything for her, oh danny boy. You came into my life really fast and i liked it. But danny you said, you promised. You pointed at the sky, that one called sirius or dog star, but on here on earth. How much do i love this whiring in my ears. Since there is only one thing to love and it cannot be you. Danny the daredevil. Candy went missing...''

Candy


23 Temmuz 2009 Perşembe

Johnny Depp ve Tim Burton


Hayır.. Bu bir ''ayy bayılıyorum bu ikiliiyeee'' yazısı değildir. Yergi yazısı da değil. Nedir ben de bilmiyorum ama bir seyircinin serzenişi olarak okuyun en iyisi siz. Efendim kim Johnny Depp'in gelmiş geçmiş en büyük oyunculardan biri olduğunu inkar edebilir ki? Ya da Tim Burton'ın Hollywood hatta dünya sinemasına yepyeni bir tarz kazandıran, avantgarde'ın önde gideni olduğunu kim inkar edebilir? Kimse. Edenle de ilişkimi keserim bi daha da yüzüne bile bakmam. Neyse.. Tamam, bu ikisi böyle güzeller hatta 'bazen' birbirleriyle de güzeller. Ama açıkçası ben bu uzun süreli seviyeli birlikteliklerinden sıkılmaya başladım ve her güzel şeyin kabak tadı vermeden sona ermesi gerektiğini düşünüyorum.
Sanırım Tim Burton işin kolayına kaçıyor ve her filminde yeni bir oyuncuyla çalışmak, yeni bir oyuncu yepyeni bir tarz denemek yerine hep aynıyla yetiniyor. Ya da belki de eli kolu mahkum, yapımcılar zorla johnny depp'le çalıştırtıyolar ama ortada bir bayma durumu sözkonusu sanki. Tim Burton'ın bugüne kadar içinde yer aldığı son 13 projenin 6'sında johnny depp'in ismi var. ''Başka oyuncularla çalışmak yerine kolaya kaçıp devamlı aynı oyuncuyla çalışırım. Oh! millet de seviyo zaten bizi. Birlikte isim de yapmışız. Tutar bu film'' demek değil de nedir bu a dostlar? (yazar burda yandaş toplamaya çalışmış.) Bugün bi Spielberg'ün, Ridley Scott'ın ne günahı var da her filminde farklı oyuncularla çalışıyolar. Her yönetmenin bir tane favori oyuncusu olması normaldir. Ama her filmde de aynı oyuncuyla çalışma (her ne kadar kafadaki role çok uygun olabilse de) bana biraz sıkıcı geliyor.
Johnny Depp'in ise benim gözümde bu denli büyük bir oyuncu olmasının sebebi çok yönlü bir oyuncu olmasıdır. Farklı filmlerde farklı rolleri kotarmasıdır. Yani farklı beyinlerin adamıdır. Son zamanlarda Jonny Depp'ten mahrum kaldığımı hissettim çünkü hep aynı beyinle çalışıyordu derken Michael Mann imdadıma yetişti ve kaptı Johnny Depp'i. Public Enemies'i henüz izleyemedim ama sırf Johnny Depp için izlemek gerek.. Tim Burtonsız bir johnny depp izleyeceğime sevineceğim aklıma gelmezdi ama sevindim işte..
Bağlayamadım yazıyı. Bitsin burda. Öptm tşk bye.

21 Temmuz 2009 Salı

Howling Bells

Kendimden utandım. Tam 5 yıldır var olan bu güzellikten rockncoke'ta haberim oldu. Kendimi kötü hissettim. Her yeni şarkılarında nasıl adını bile duymadım böyle bir güzelliğin dedim. Şaşırdım. Ayakkabılarımı asfalta yapıştıran, damarlarıma kadar hissettiğimo pis sıcağa aldırmadan çekti beni o güzel müzikleri. Bi de kendini beğenmişin teki olduğumu anladım. Kendime o kadar güveniyomuşum ki Şafak Ongan onları takdim ederken indie'nin yıldızı gibi saçma bir tabir kullandığında ben erimek üzere bir halde asfaltta kendime gölge arıyordum ve ''hadi len ordan şafakçım. ne yıldızı allaaşkına. ben hayatım boyunca duymadım bile onları. yıldız olsalar bilirdim ki ben bi kere.'' dedim. Tabi. Ben Hıncal Uluç'um ya. Her şeyi bilirim. Her konu hakkında yorum yapabilirim. Neyse efendim kendime daha fazla kızmayı bırakayım da grup hakkında bi şeyler söyleyeyim. Öğlen sıcağının en yüksek seviyede olduğu saatlerden birinde sahneye çıkmalarından dolayı ne yazık ki çok fazla dinleyiciye ulaşamadılar ama gelin görün ki benim için koca festivalde en en güzel performansa imza attı bu 4 güzel insan. Hele ki grubun vokali juanita hakkında söyleyecek söz bulamıyorum. Aman efendim o ne güzelliktir, o ne hoş duruştur, o ne karizmadır, o ne sestir öyle ki aman tanrım. Eve gelir gelmez albumlerini indiriverdim (iki albumleri var zaten. Biri kendi adını taşıyan ilk album. diğeri de radio wars). Özellikle low happening'le başlamanızı, setting sun'la devam etmeninizi öneririm. Gerisi kendi kendine gelir zaten. Büyük bir zevkle diğer şarkılarını dinlemek için can atacaksınız emin olun. Esen kalınzı.. (juanita'ya bakmaktan gözlerim şaşı oldu o yüzden esen kalınız'ı bile doğrü yazamıyorum. kusura bakmayınız.)

10 Temmuz 2009 Cuma

Zooey Deschanel ve Katy Perry


Ben bir Zooey Deschanelseverim. Evet. Bunu da burda itiraf ediyorum. Bayılıyorum efendim. Hem harika bir oyuncu hem pek güzel, pek şirin. Bir zamanlar pek sevdiğim Death Cab for Cutie'den nefret etmeye başlama sebebimdir (hepinizin bildiği ya da bilmediği belki de sadece bu yazıyla alakalı insanlardan sadece benim bildiğim üzere death cab for cutie'nin vokali benjamin gibbard'la 2008 yılından beri nişanlıdır zooey (kendi içimdeki samimiyetimden dolayı zooey diye bahsediyorum. okan bayulgen'e 'okan' diye seslenmek gibi bi şey bu. siz bilmezsiniz.)). İlk olarak The Hitchhiker's Guide to the Galaxy ile tanımıştım kendisini. Sonra nerdeyse bütün izlenebilir filmlerini izledim. Her filminde daha bi sevdim.
Şimdi efendim eminim diyorsunuz ki ''banane arkadaşım senin zooey deschanel sevginden''. Ama benim amacım size zooey deschanel sevgimden bahsetmek değil tabi ki. Düşünün ki benim gibi zooey deschanel'in bütün filmlerini izlemiş, bilgisayarında bir adet zooey deschanel resimleri klasoru bulunan yani zooey deschanel'in yüzüne oldukça aşina bir birey bile zooey deschanel'i Katy Perry'le karıştırabiliyor. Aman tanrım!
Katy Perry'le çok alakam yok bi I kissed a girl laaaylaylaylaay ve hotncold (hot and cold değil hotncold. bu da gotcha gibi yeni bi şey heralde. üşengeç amerikan milleti.) şarkılarını bilirim o kadar. He bir de hotncold klibini izlemişliğim vardır. Baya alakam varmış aslında benim bu kızla.
Neyse efendim, ilk olarak hotncold klibini izlerken yanımda oturan arkadaşıma işaret parmağımla televizyonu işaret ederek şaşırmış bir zombi ifadesiyle ''bu zooey deschanel'' dedim. Evet bunu yaptım. Fakat sonra katy perry çıktı o. Ben, zooey deschanel'le katy perry'i karıştırdım. Arkadaşıma da rezil oldum. İlk başta kendimi kötü hissettim. Benim gibi bir zooey deschanel hayranı nasıl olur da katy perry'le karıştırır? diye kendi kendime sordum. Sonra ordan burdan katy perry'nin resimlerine baktım ve kendimi haklı buldum. Çok benziyolar. Öyle böyle değil. Resimlerini yanyana koyunca çok zorlanıyorum zooey deschanel'i seçmekte. Pozlarından falan seçiyorum. Zooey Deschanel böyle abuk durmaz/poz vermez ne biçim duruş o falan gibi mantık yürüterek ayırt edebiliyorum anca.. He tabi her halukarda zooey deschanel daha güzel, daha cici, daha şirin o ayrı Buyrun yukarıya resimlerini koydum ikisinin. Lütfen bakın ve bana hak vericeksiniz. Hak vericeksiniz çünkü ben öyle istiyorum.

Not: evet itiraf ediyorum. O resimler google'da rastgele seçilmiş resimler değil. Sırf bana hak vermeniz için en çok benzeyen, en ayırt edilemeyecek resimleri seçtim de koydum oraya. Bu kadar da pislik bi adamım ben işte. Öptm tşk bye.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

Watchmen


Şu an çok üzgünüm. O yüzden saçma sapan şeyler yazarsam rica ederim kusuruma bakmayınız. Uzun bir süredir büyük sabırsızlıkla beklediğim, bana ''watchmen ve zack snyder ohş.'' dedirten bu film beni büyük hayal kırıklığına uğrattı. Daha vizyona girdiği gün ehemehe diyerek ağzım kulaklarımda sinemaya gitmiştim fakat küçük bir aksilikten dolayı izleyememiştim (yazar burda gencturkcell şifresini kontoru bittiğinden dolayı kullanamadığını söylemeye utanmış, 'küçük bir aksilik' diyip geçiştirmeye, bastırmaya çalışmış o kara günü.). Neyse efendim neyse ki sonradan çabucak dvdsi çıktı ki izleyebildim içimdeki dizginlenemez watchmen sevdasını bastırabildim. Bastırmaz olaydım. Efendim hepimizin bildiği üzre watchmen en farklı çizgi romanlardan biridir. Tipik bir çizgi romandan uzak hatta küçük yaştaki çocukların okumasının dahi tehlikeli olabileceği çoğu zaman söylenen farklı bir çizgi romandır. Film de öyle başladı zaten. Diğer süper kahraman çizgi roman uyarlamalarından farklı gibiydi. Başları oldukça güzeldi. Karakterlerin tanıtımı, başlarından geçenler, olayların anlatımı seyirciyi sıkmamak için jenerikte anlatılmış pek güzel olmuş. Sonra the comedian'ın ölmesiyle önce bi 'lan?!' oldum ama sonra geçti. Zira film flash backlerle doluydu. Ama olmamış. Fİlmin ilk yarısı izleyicinin beyni çorba gibi karıştırılmış. Zackcim, herkesin beyni senin beynin değil. Tamam akıllı çocuksun, kendine has bi tarzın var ama başkalarını da düşünmelisin lütfen titre ve kendine gel. Fİlmin ikinci yarısı ise keşke karmaşık olsa.. Zaten cast de kötü. Bugüne kadar (her ne kadar little children'da bizlere nispet yaparcasına kate winslet'ı afedersiniz ama çatır çutur götürse de..) sempati beslediğim ve çok daha önemli yapımlarda rol almasını dilediğim Patrick Wilson'ın gördüğüm en kötü performanslardan birini sergilemesi ve bugüne kadar adını sanını duymadığım oyuncu olduğu konusunda büyük şüpheler beslediğim malin akerman kişisiyle filmi daha da aşağılara çekmesi, mr. manhattan'ın iyi kullanılamaması ve özellikle ikinci yarıdaki süper kahraman klişeleri, üstüste gelen saçmalıklar kötü oyunculuk performanslarıyla birleşince ortaya böyle 'kötü' bir film çıkmış. Filmdeki yegane güzel şey şüphesiz ki rorschach'tı. Çok şükür rorschach olması gerektiği gibi olmuş, vecizeleri, acımasızlığı, maskesinin altındaki siyah beyaz dünyası, nefreti sanırım biraz da yeni freddy krueger Jackie Earle Haley sayesinde pek güzel anlatılmış.

Filmin imdb'de 7.9 oy aldığını görünce imdb'ye olan güvenim de iyice sarsıldı. Sanırım watchmen bana, jackie earle haley'nin harika oyunculuğunu tanıma fırsatı ve imdb'deki oyların 'tekrar' hiçbir işe yaramadığını anlamama vesile olmaktan başka hiçbir şey katmadı. Ayıp ayıp.