30 Mart 2009 Pazartesi

Laura Marling

Night terror şarkısıyla (sourberry sağolsun) tanıdım ben bu hanımkızımızı. Şarkısı kanıma yavaş yavaş girdi ve çıkmak istemez oldu, bağımlılık yarattı. Ben yine bir gün dinlerken bu güzel sesli hanımkızımızı ve onun harika şarkısı 'night terror' u, bir anda kimmiş neymiş araştırasım geldi. 1990 doğumlu olduğunu öğrendim. Evet 1990. Bu kız benden küçük. Ben mi büyüdüm yoksa mükemmelliğin yaşı bu kadar küçüldü mü? O şarkısını öyle güzel söylüyor ki sanki dersiniz bu 6. albumunun 3. şarkısı, 15-20 yıldır da sahnelerin tozunu yutmuş. O nasıl güzel bir yorumdur, nasıl güzel bir sestir, nasıl güzel bir şarkıdır. Bi de güzel keman solosu koymayı ihmal etmemiş 'Night terror'a. Daha da sevdim ben bu kızı. Avril Lavigne bu yaştayken saçma sapan küçük kız şarkıları söyleyip etrafta hop hop zıplıyordu. O ise en olgun yorumuyla ve şarkılarıyla 24 yaşındaki Avril'den bile büyük gibi geliyor insana. Aferin (büyüğün küçüğe söylediği şekilde bi aferin ama. Hep bunu söylemeyi istemiştim). Takipteyim. Siz de olun.

15 Mart 2009 Pazar

Kötü adamlar top 5

İyi adam, kötü adam. Bazen karakteri canlandıran oyunucunun über rol yeteneği, bazen de kim oynarsa oynasın zaten karizmatik bir karakter olmasından dolayı kötü adamın kazanmasını isteriz. Hatta bazen filmde iyi adam bile yoktur, kötü adam olayı hepten ele geçirmiştir. Türlü kötülükler yapar, biz yine de severiz onu. İşte bunu sağlayan sinema tarihinin (bana göre elbette) en bi harikulade 5 kötü karakteri (gıcıklık olsun diye 5'ten değil 1'den başlıyacağım:

1- The Dark Knight - The Joker - Heath Ledger:

Evet efendim hepimizin tahmin edebileceği gibi bu karakteri 1. sıraya koymayanın alnını karışlarım. Hangimiz içten içe çocukluğumuzdan beri en sevdiğimiz kahraman olan batman'in ilk defa yenilmesini istemedik ki? Yazının başında bahsettiğim bazen karakterin zaten karizmatik olması bazen de rolu oynayanın marifetinden dolayı büyüleniriz. Fakat bu öyle farklı öyle zevk veren bir roldur ki filmi izleyen herhangi bir şahıs ikisinin de en güzel şekilde varolduğunu farkeder. Benim gözümde efsanevi bir karakterdir The Joker. He ''Jack Nicholson'ın The Joker'i kötü müydü ki lan dürrük?'' diyenleriniz olabilir. Onları önce bi ayıplarım sonra da ''Jack Nicholson apayrı bir varlık, onun o The Joker' gülüşüne gurban! Ama Heath Ledger'ın The Joker'ı daha bir psikopat, daha bir azılı, daha bir suçluydu.'' şeklinde gayet gudik bir açıklama yaparak ortamdan sıvışırım.

2- Leon - Stansfield - Gary Oldman:

Beethoven manyağı bir psikopat! Oo yeah!! Klişe gibi duruyo sanki.. A Clockwork Orange'ın Alex'i de klasik müzik tutkunudur (hatta Beethoven) bir benzerlik var bu noktada. Bu karakteri zerre hazetmediğim biri olan Jake Gylleenhaal (aklıma o geldi neden bilmiyorum) oynamış olsaydı bu rol beni bu kadar etkiler miydi bilemiyorum. Ama Oldman, bu karaktere öyle bir hayat vermiş ki sanırım bir en iyi 5 performans listesi yapsam onda da bu sıralarda olurdu diye düşünüyorum. Sırf filmdeki o efsanevi ''Everyyyoooone!!!'' diye bağırışı için bile alnından öpülür bu adam ve dolayısıyla bu rol.

3-Gangs Of New York - Bill Cutting 'The Butcher' - Daniel Day-Lewis

Kötü bir filmi güzelleştiren bu şahane karakter, yaşayan en büyük aktörün olağanüstü yeteneğiyle hayat bulmuş ve bizleri kendine hayran bırakmıştır (itiraf ediyorum bu cümleyi nasıl kurduğuma ben de şaşırdım ve yaklaşık 7-8 kez okudum, kendimle gurur duydum). Adeta kötü bir takımın iyi bir futbolcusu, kahve dünyası'nda masaya servis edilen çikolata kaplı kahve ya da lisede matematik dersinde hocanın ders yapmaması gibidir bu karakter. Neyse efendim uzatmıyım bu karakterin benim gözümde en iyi kötü karakterlerden biri olmasının sebebi Daniel Day-Lewis gibi bir deha tarafından canlandırılması ve karakterin olağanüstü karizması diyebiliriz sanırım.

4-A Clockwork Orange - Malcolm McDowell - Alex:

Sadece film değil kitap dünyasının da en efsanevi karakterlerinden biridir kendisi sanırım.. Ağır diliyle ve aklımıza kazınan aforizmalarıyla sonraki yıllarda çekilen filmlere esin kaynağı olmuştur. Fakat o zamanlardan bu zamana dek çok şeyin hatta oyunculuğun bile değiştiğini bilerek söylüyorum ki Malcom McDowell'ın performansından pek hoşnut kaldığım söylenemez. Gayet sıradan bir performansla böyle bir karakteri kullanamamıştır bana göre. Ama karakter öyle ihtişamlı ki bu açığı kapatmış ve bütün filmi tek başına götürmüştür. Bu filmde de karakter oyuncunun önüne geçmiş diyoruz ve Kubrick ve Burgess'a selam yolluyoruz.

5-Terminator 2: Judgment Day - Robert Patrick - T-1000:

Hö? dediğinizi duyar gibiyim. Hep birlikte Hö'leyelim hatta ama durun önce bir anlatayım. Ne Max Cady'ler, Darth Vader'lar varken bu hıyarı mı seçtin dediğinizi de duyuyorum hatta. Ben de diyorum ve size katılıyorum efendim. Terminatorsever bir insan değilim. Hatta terminator'un o daha sonra showtv ana haber bülteni'nde pek çok kez kullanılarak adeta (çok afedersiniz efendim ama) piç edilecek olan daramtamtaram müziği eşliğindeki intihar sahnesiyle dalga geçenler var ya işte onlardan biriyim. Ama T-1000 karakteri ilginç bi karakter. Cidden. Hiç yenilmicek sanıyodum. Güçlü bir karakterdi ve beni etkileyip filme çekmeye, filme ilgili kalmama yetti. Aynı zamanda karakteri canlandıran Robert Patrick sanırım tanrı tarafından bu rol için yaratılmış. Bir insan bir role bu kadar mı uyar? Kendisini daha sonra The X-Files'ta izledim fakat rolune bir türlü konsantre olamadım, kendimi ''T-1000 lan bu!'' demekten alıkoyamadım. Yani efendim oyuncu seçiminin isabeti ve karakterin gücü dolayısıyla girmiştir bu karakter bu listeye..

2 Mart 2009 Pazartesi

Ben Yasemin Mori'yi öperim.


Kendisi kadar güzel bi album (düşünün ne kadar güzel) yapan bu harika hatun kişiyi öpmek istiyorum. Hayır. Sapık değilim. Yasemin güzel, hayat güzel..
(Blog iyiden iyiye ego tatmin aracım oluyor aman tanrım!)