8 Ekim 2009 Perşembe

Star tv Pazar Gecesi Sİneması ya da yeni adıyla Star Sinema Kulübü)


Geçen gün televizyonda bir anda all my life'ı duyunca televizyona yöneldim. Star tv açıktı ve 'yeni' parliamentsiz star sinema gecesi reklamı vardı. Star tv o sinema gecesinin insanların anılarında ne denli büyük bir etki bıraktığını anlamış olacak ki tamamen mekanikleşen yeni nesil için de aynı şeyleri düşünüyo sanırım. 'Artık büyüdük bizden geçti bizim zamanımızda öyle miydi pehheey' demem, diyeni de sevmem. Bunu da oraya getirmek için yazmıyorum. Sadece anılarımda büyük yer eden 30 saniyelik bir şeyden bahsediyorum. O yaklaşık 30 saniyelik şey benim için o kadar önemliymiş ki farketmemişim. Tüylerimi bi anda diken diken etti ve küçüklüğümün pazar akşamlarına götürdü. Bi yanımda hadi yatağa diye baskı yapan annem ve babam bi yanda da benden 7 yaş büyük olan ve bana kıyasla daha özgür olan ve bu sebepten dolayı ölümüne kıskandığım ablam bi yanda da belki bana sinemayı sevdiren (yasağın cazip olmasından dolayıdır belki de) parliament cinema club. Bütün filmleri her an içeriye gidicekmiş gibi heyecanla izlerdim çünkü ailemin bana sunduğu iki seçenek vardı ya doğru banyoya sonra yatağa gidecektim banyo yaptıysam da doğru yatağa gidecektim. Ben de cinema club'a kadar oyalanır, banyo yapmaz, cinema club başladığında ise yatmamı söyleyen annemlere 'yaa daha banyo yapmadım banyo yapıcam diyip' oyalanırdım. Çoğu filmin sonunu getiremedim. Yatağa girmek zorunda olduğumdan bütün filmlerin sonlarını yattıktan sonra düşünürdüm ve 'bence şöyle olucak' derdim. Sonunu ablama sormak için ertesi günün akşamını iple çekerdim. Filmlerin sonları hiçbi zaman düşündüğüm gibi bitmedi belki de ama ben bundan dayanılmaz bir haz alırdım. Belki de ablam olmasa ve o kanalı açıp o filmleri izlemese ben banyomu yatıp yatağa girecektim. Annem babam olmasa o filmlerin sonlarını izleyecektim belki bugün sinema hakkında bir kaç bi şey karalayamayacaktım.

Çoğu yerde, sözlükte, blogta buna benzer yazılar görebilirsiniz. Hepimizin çocukluğunda televizyonun büyük etkisi var ve ben bu durumdan zerre şikayetçi değilim. Zira televizyonun bir çocuğun hayal gücüne yapabileceği katkının bilgisayarın yanına yaklaşamayacağı kadar yüksek olduğunu düşünüyorum. En azından 90'lı yıllardaki televizyon öyleydi...

Not: Bu yazıyı yazarken annem ve babam benden yaklaşık 800 kilometre uzakta. Ablam ise kendi evinde eşiyle birlikte, uzakta ve hayır ben bu yazıyı keşke şimdi burda olsalar da annem babam bana hadi banyo yapıp yatağa dese, ablam da doyasıya geç saatlere kadar oturabilse şeklinde bitirip duygu sömürüsü yapmayacağım. Ya da yapsam mı ki?

Fotoğrafta da görüldüğü üzre ablam televizyona daha yakın. Ben ise sanırım yeni bir plan yapmışım ve ailemi atlatabileceğimi sanıyorum ve seviniyorum. Ablamın ise tuzu kuru zaten.. Gerçi olaylar bu evde vuku bulmuyodu burası ananemin eviydi ama olsun. Temsili oldu.

2 yorum:

duygu öner dedi ki...

Sana yemin ederim, ben de o filmi izliyordum geçen gün, arada aynı duyguyu hissettim.Geri döndüm...Tüylerim diken diken oldu, ama, okudularıma...Ne kadar büyüdüğünü anladım, sadece anneme değil, bana da hiç büyümüyorsun demek ki:)Çok özledim o fotoğraftaki günlerimizi, canım benim, hep böyle kal, seni çok seviyorum.-Bak gördüğün gibi ben o filmleri izledim ve hiçbirşey ifade edemiyorum, dolup taşıyorum, ama sadece gözyaşlarımda...Yazıya dökemiyorum, keşke dökebilsem, seni ne kadar sevdiğimi anlatabilsem...

erdibatmaz dedi ki...

Fotoğrafta da görüldüğü üzre ablam televizyona daha yakın.

Bu cümledir beni benden alan :D